Yenilmek bilmeyen kahramanlar vardır hani. Trajik komik hikâyelerine
güldüğümüz. Kimi zaman saflıklarına ya da salaklıklarına anlam veremediğimiz
gülüşler.
Aslında hepimizin kendi süreçlerimizde dibine kadar
yaşadığımız trajediler var. Dışarıdan bakarken kendime güldüğüm ama içerisinde
cehennemi yaşadığım.
Tekrar başa dönüp aynı yerden vurulmayı aynı yerin
kabuklarını tazelemeyi başarabildiğim için bende yenilmek bilmeyen, akıllanmayı
hiç öğrenemediğim tirajı komedilerim var.
Her düşmeden kendimi kaldırmayı başarmışlığım var
ama gel gelelim hikayenin özetini alıp burada anlatılmaya çalışılan ne
dendiğinde sınıfta kaldım hep. Ders çıkartmak benlik değilmiş.
Kimi zaman durup gökyüzüne bakıp bana ne anlatmak
istiyorsun? O ne ise, ben alamıyorum mesajı diyorum. Cevap daha gelmedi.
Sonra hiç huzurumun kaybolduğuna git gide karamsarlığın hâkim
olduğunu hissediyorum.
Neyin cabası idi her seferin de yenilirken tekrar denemek. Don
kişot misali olmayana saldırmak defalarca durmak usanmak bilmeden.
Artık ne güç vardı ne da hayatta o kadar zamanım. Düzüne
koymak istedikçe düzensizliğin avuçlarında istop oynuyor gibiyim.
Yorgunluğum almış giderken, adam etme debelenmesi her şeyi.
İpin uçunu kaçırsam, bıraksam ve gitse. Her su kendi yolunu bulsa.
Bütün oluşumları kabullensem ve baş etmek yerine kendiliğinden
yoluna girse.
Hayat ile benim aramdaki ilişki, Biz zombinin elindeki taze
kalp misali.
Kaçınılmaz son.
Yordum ve yoruldum, sustum bazen susturdum, Ağladım da
ağlattım da.
Her şeye rağmen hayatında olmasını istediğim insanlar oldu
kimileri kaldı kimileri gitti.
Kalanlarla halen traji komedilere gülüyoruz. Gidenler
selamettedirler herhalde.
Neyse hayat işte..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder